2 Mart 2025 04:03

Adile Doğan

İstanbul- Geçtiğimiz günlerde Evrensel gazetesinde TKIS işçisi bir kadının mektubu yayımlanmıştı. İşçi kadınlar cumartesi günleri fabrikanın zorunlu koyduğu mesaiye, bırakacak bir yerleri olmadığı için çocuklarını fabrikaya getiriyorlar. “Bir gözüm makinede, bir gözüm çocuğumda” diyor kadın işçi. Peki bu fabrika nerede? Tuzla Serbest Bölge’nin içinde. Normalde burada kuş uçurmazlar, hak arayan işçiler asla bir eylem yapamaz. Gerekçe ise burasının serbest bölge olması. Burası yasakların olduğu ve çokça korunan bir yer. Habersiz içeriye iğne bile giremiyor.

Çocukların fabrikada ne işi var?

TKIS işçileri tam da burada kötü çalışma koşullarına, düşük ücrete, zorunlu mesailere karşı Teksif’te örgütlendiler. Sendikaya üye sayısında çoğunluk olan sayıyı yakaladıkları halde, başta öncü işçiler olmak üzere on işçi işten çıkarıldı. Patron yetkiye itiraz etti. Serbest Bölge Müdürlüğü ise işten atılan ve direnişte olan işçilerin fabrika önüne gelmesini engelliyor. İşçileri temsil eden sendikacının girmesi de yasak. Ama patronlar kârlarına kâr katsın diye asla çalışma ortamında bulunmaması gereken çocuklar, serbest bölgenin kapısından anneleriyle ile birlikte saat 06.30’da içeri giriyor. Bütün günlerini fabrikada geçiriyor. Bu çalışma koşullarına karşı geldiklerinde ise patronlar ve onları kollayan yasalar tam karşılarına dikiliyor.

Sendikalaşmadan güvenceli çalışamayız’

Başka bir örnek de kauçuk fabrikasında çalışan kadın işçilerden. Kadınlar ağır çalışma koşullarının yanı sıra bir de düşük ücret alınca sendikalaşmaya karar verdiler. Ek zam talep ettiler ve bunun için 15 dakika iş bıraktılar. Fakat patron, işçilerin gözü korksun diye dört kişiyi işten çıkartıp herkesi sindirmeye çalışıyor. Ama işçiler yine de “Bir şey yapmak lazım” diyerek üyesi olmak istedikleri sendikayla görüştüler. Ama iş sadece sendikalı olmakla bitmiyor. Çok gizli bir şekilde üyeliklerin yapılması lazım. Hadi bu aşamayı başardık diyelim ki başarılır, bu konuda çok fazla örneğimiz var. Ama bir işçi kadının dikkat çektiği nokta önemli: “Çoğunluğu yakaladığımız takdirde patronun yetkiye itiraz hakkı var ve bu süreç de oldukça uzun. Sürecin böyle ilerlemesine akıl sır erdirilmez. Biz sendikalaşmadan güvenceli bir ortamda çalışamayız ve yakın zamanda hepimiz ya bu işi bırakacağız ya da başka bir yol bulacağız.” Sohbet ettikleri sendikacı, işçilere yasanın nasıl işlediğini aktarırken “Vazgeçmemelisiniz” diye telkinde bulunsa da yine de bir umutsuzluk çöküyor işçilerin üstüne.

En son örneğimiz HT Solar Fabrikasından. HT Solar, 2024 yılında açıklanan Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu listesinde yer aldı. Fabrikada çalışan işçiler sendikalı. Ama son yedi sekiz aydır daralma gerekçesi ile yüzlerce işçi işten çıkarıldı. Yeni yılda birçok işçi işsiz kaldı ve yeniden bir iş bulmanın zorlukları da ortada. Ama bu fabrikaya hiçbir yaptırım olmuyor, “Küçülüyorum” diyerek rahatlıkla işçi alıp çıkarıyor. Patronlara sınırsız şekilde işçiye karşı kullanabilecekleri bir sürü yasa bahşedilmiş durumda.

Taleplerimiz çoğalabilir

Peki işçiler nasıl yapacak? Yakın bir zamanda, “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” talebiyle başlayan kampanya aslında çok umut verici ve işçilerin doğrudan sahiplendiği bir kampanyaya dönüşüyor. Yukarıda örnek verdiğim fabrikalardan sohbet ettiğimiz ve kampanyayı konuştuğumuz kadınlar sadece kampanyayı sahiplenmiyor, aynı zamanda öneriler de geliştiriyor.

Kauçuk fabrikasında çalışan kadınlar, “Sendikalı, sendikasız çalışan her yerde fazla mesaiye zorlamak suç sayılmalı ve kreşsiz hiçbir yer kalmamalı. Bu kampanyanın kapsamı genişletilmeli. Kadın işçiler için çalışma saatleri kısaltılmalı” gibi birçok öneriyi yaşadıkları somut sorunlar üzerinden yapıyorlar.

Karton fabrikasında çalışan kadınlar, “Sendikalaşmak bu kadar zor ve gizli olmamalı. Sendikalaşmak istediğimizde ve bu duyulduğunda işten atılabiliyoruz. İşe geri dönebilmemizin ve hakkımızı alabilmemizin tek yolu dava açmak oluyor. Fakat birçok işçi bununla uğraşamıyor çünkü bazen tek başına kalabiliyor. Bu nedenle sendika hakkına engel olan patronlara cezai yaptırımlar olmalı. Bizlerin insanca yaşaması ve insanca çalışabilmesi için yasaların bizden yana da olması gerekiyor. Bizler ne zaman bir şeyler yapmak istesek yasal engellerle karşı karşıya kalıyoruz” diye de ekliyorlar.


 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et